"GÖKTEN ŞİİR DÜŞTÜ." KİTANINDAN ALINMIŞTIR.
***
BAYRAMLA GELEN MUTLULUK
Bir varmış bir yokmuş, Şehirlerden birinde yaşayan bir adamın kafası son günlerde çok karışıkmış.
Parkın yaşlı köpeği ne zaman kendisini görse ayağa kalkıp kuyruğunu sallıyormuş.
Bir hafta evvel parkta otururken arkadaşı şöyle demiş:
—Şu köşedeki yaşlı kara köpek ne zaman sen yanından geçsen zar zor ayağa kalkarak kuyruğunu sallıyor, neden ola ki?
Ekin Bey, o ana kadar böyle bir şeyin farkında değilmiş. Arkadaşının sözü üzerine dikkat kesilmiş, izlemiş, denemiş. Hakikaten de parkın yaşlı köpeği yemek verenleri görünce bile ayağa kalkmamasına rağmen kendisini görünce ayağa kalkıp kuyruk sallıyormuş. Bu durum Ekin Bey’i çok ama çok çok şaşırtmış. Bir kere bile olsun ona yiyecek verse ya da bir kere bile olsun onu sevse olur diyecekmiş ama bunlardan hiçbirini yapmamış. Zaten köpeklerden de çok korktuğundan, onlara yaklaşmazmış, neme lazım alışırlar malışırlar düşüncesi ile sevmez yemeleri için de bir şey vermezmiş.
Bir gün durumu evdekilere anlatmış, Bu duruma onlar da anlam verememişler. Evin genç oğlu Erkan ertesi günü sırf merak ettiği için parka gitmiş, Köpeği izlemiş. Yanından geçmiş. Başkaları yanından geçerken hiçbir tepki vermeyen köpek o yanından geçerken gözleri ile takip etmiş, kuyruk sallamış. Üstelik bunu her deneyişinde yapmış. Erkan bu durumdan hem etkilenmiş hem de korkmuş. Kafasında da bir sürü soru işareti oluşmuş.
Ekin Bey, köpek hakkında biraz bilgi edinirsem iyi olur diye düşünüp birkaç gün sonra parkın bakıcısına olup biteni anlatmış. Parkın bakıcısı:
— Hiç dikkat etmedim, dedikten sonra eklemiş: “ Bir geç bakayım ya…”
Ekin Bey, başını dik tutup hızlı adımlarla yürüyüp köpeğinin önünden geçmiş. O geçerken, yaşlı kara köpek her zaman yaptığı gibi ayağa kalkmış kuyruğunu sallamış. O uzaklaşınca da yerine yatmış.
Parkın bakıcısı gözlerine inanamamış. Koşmuş köpeğin yanına gitmiş, onunla konuşmuş sevmiş ama köpek oralı bile olmamış. Park bakıcısı buna hiçbir mana verememiş.
— Vallahi bunda bir şey var gardaş, demiş.
Hadise kulaktan kulağa yayılmış. Park ünlenmiş. Ekin Bey’e kutsiyetlik verenler bile olmuş. Gazeteler, televizyonlar olaya ilgi göstermiş, Ekin Bey de yaşlı köpek de park bakıcısı da bir anda popüler olmuş. Öyle ki bir girişimci bir akşam, ekibi ile birlikte Ekin Bey’in kapısını çalmış. Onlara uç bir teklifte bulunmuş. Siz teklifimizi bir düşünün bayram sonrası biz gene geliriz deyip gitmiş.
Teklifin şokunu saatler sonra Ekin Bey atlatır gibi olmuş. Kafasında toparladıklarını anlatmaya başlamak için birkaç kez öksürmüş ki telefon çalmış. Herkes irkilmiş. Herkesin gözü duvardaki saate kaymış.
Vahide Hanım’ın aklına hemen, bir süredir rahatsız olan annesi gelmiş. Ayağa fırlamış:
—Hayırdır inşallah, demiş korkuyla. “ Bu saatte.”
Erkan, annesini rahatlatmak için ilk aklına geleni söylemiş:
— Telefon sapığıdır. Gecen gece ben otururken de aradı.
Vahide Hanım, daha da telaşlanmış:
— Telefon sapığı mı? Ne diyorsun sen?
Bu sırada da Ekin Bey telefonun başına gitmiş. Derin bir nefes aldıktan sonra ahizeyi kaldırıp kulağına götürmüş,
— Alo, demiş.
Köy imamından gelen telefon herkesin keyfini kaçırmış ama kimse de cesaret edip yorum yapmamış. Bir süre sonra Ekin Bey, “ Sabah ola hayır ola, haydi herkes şimdi yatağa. “ demiş. Gitmişler, yatmışlar.
Evin genç kızı Gülcan hariç herkes sıkıntılı bir gece geçirmiş. Sabahleyin sessiz sedasız kahvaltı yapılmış. Salona geçilmiş. Herkes birinin bir şey söylemesini beklemiş. Beklenen ilk söz Ekin Bey’den gelmiş:
—Siz tatilinize gidin, ben köye gideceğim. Metin amcam için Emr-i Hak vaki olursa imam efendinin dediği gibi “Yaşarken gelmedin ölünce mi geliyorsun demesinler.”
Vahide Hanım, evlendiklerinden beri ilk defa bu kadar kötü bir gece geçirdiğine şahit olmuş kocasının dün gece. Hatta bir aralık pencerenin önüne geçip sessizce ağladığını görmüş. Böyle bir günde kocasının yanında olmak istemiş. Kocasına sokulup:
— Ben de seninle geliyorum, demiş.
Sonra da kapının ağzındaki valizlere bakmış. Çocuklarına dönerek belli belirsiz gülümsemiş:
—Bizler için de dinlenin, eğlenin. Abi kardeş keyifli bir tatil size iyi gelecek.
Gülcan on dokuz yaşında olmasına rağmen bugüne kadar babasının amcasını hiç görmemiş. Ortamı yumuşatmak gayesi ile babasına dönerek:
—Baba, demiş. “Amcanıza hitap etmem gerekse benim de Metin amca mı demem gerekiyor?”
Ekin Bey, âdeti olmamasına rağmen kızına itici bir cevap vermiş:
—Kusura kalma ama hiç gülecek halim yok.
Gülcan, cevaba bozulmamış ya da bozulduğunu hissettirmek istememiş. Babasının yanına gitmiş. Omzuna yaslanmış. Yaslanmadan önce de yanağına bir buse kondurmuş:
—Ben de sizinle geleceğim. Yarına çıkacağıma senedim mi var? Köyü ve Metin amcayı görmeden gidersem gözüm açık gider, demiş.
Vahide Hanım, kızmış:
—Mübarek gün ağzını hayra aç. Abuk sabuk konuşma.
Gülcan, elleri ile annesine öpücük göndererek:
—Ortamı yumuşatayım diye söyledim, demiş. “Niye kızıyorsun ki hanım sultan?”
Erkan, alnındaki gözlüğü gözüne indirmiş. Yapmacıktan ciddileşerek konuşmaya katılmış:
— Biliyorsunuz ben bu tatile kerhen, siz istediniz diye olur demiştim, Ben de sizinle gelip mübarek Metin emminin ellerini öpüp hayır duasını almak istiyorum.
Çocuklarının böyle bir günde babalarının yanında olmak istemeleri Vahide Hanım’ı çok mutlu etmiş. Ayağa kalkmış her nedense mutluluğunu ses tonuna yansıtmamaya çalışarak oğluna dönmüş,
—O zaman, demiş “Küpelerini çıkartıyorsun, ayağına bir pantolon geçiriyorsun Arabayı da sen kullanıyorsun.”
Ekin Bey ve ailesi önce bayramlaşmışlar sonra da otomobillerine binip az gitmişler uz gitmişler dere tepe geçip Metin Amca’nın köyüne de evine de erişmişler. Bayram ziyareti için gelenlerle hoş beş etmişler, bayramlaşmışlar. Sonra da köyün imamı bir köşede kendi hainde yatmakta olan Metin Amca’nın yanına gidip, bir ümit:
— Yeğenin geldi Metin amca, hanımı geldi, torunların geldi. Seni görmeye.
bayramlaşmaya, demişse de cevap alamamış.
Sohbetin kesildiği bir sırada Ekin Bey’in aklına ihtiyar köpek gelmiş. Olanları anlatmış. Bu arada odada bulunanlar Metin Amca’nın heyecanlandığını, bir şeyler söylemeye çalıştığını fark etmişler. İmam efendi hemen Metin Amca’nın yanına gitmiş, ellerinden tutarak eğilip kulak vermiş. Söylediklerini anlamaya çalışmış. Metin Amca yıllar evvel geçirdiği bir rahatsızlıktan dolayı sözcükleri zor anlaşılır bir şekilde telaffuz ediyorsa da imam efendi onun ne söylediğini fazla zorlanmadan çözebiliyormuş. İmam efendi bir süre sonra oradakilere dönmüş, Metin Amca’nın söylediklerini aktarmış:
— Ekin mi bulundu Ekin mi, diye soruyor. Ekin öyle yapardı diyor. Anladığım kadarıyla Ekin diye bir köpekleri varmış. Yıllar önce babası onu kovmuş, Yarın sabah seni burada görmek istemiyorum defol git, demiş. Ertesi sabah Ekin’i görememişler. Her yeri aramışlar taramışlar ama Ekin köpeği bulamamışlar. Metin Amca günlerce ağlamış bunun üzerine.
Kısa bir şaşkınlıktan sonra herkes kendine gelmiş. İmam Efendi, Ekin Bey’e dönüp sormuş:
— Senin anlattığın köpekten mi bahsediyor yoksa?
Orada bulunanlardan biri lafa karışmış:
— Ne söylediğinin farkında değil. Ciddiye almayın. Hem Ekin diye köpek mi olur?
Başka biri söze destek vermiş:
— Dursun Ağa doğru söylüyor. Baksanıza gitti gene.
Kadınlarda biri kızmış:
— Ne gitmesi, Ekin’e bakıyor.
Ekin Bey kadının sözü üzerine kalkmış. Amcasının yanına gitmiş. Hafifçe eğilmiş:
— Amca, demiş. “Ben geldim.”
Metin Amca, heyecanlanmış. Gülümsemiş. Doğrulmaya çalışmış:
— Ekin, sen misin oğlum? demiş.
Ekin Bey, dolu dolu gözlerle önce içeridekilere sonra amcasına bakmış. Sonra da amcasının ellerine sarılıp şöyle demiş:
— Evet amca, bayramın kutlu olsun. Vahide de, yeğenlerinde geldi seni görmeye.
Metin amca, yeğeninin de yardımıyla oturmuş. Zorlanarak merakla sormuş:
—Yoksa Ekin’i sen mi buldun?
Metin amcadaki değişim herkesi heyecanlandırmış. Kalkmışlar, yatağın etrafında halka oluşturmuşlar. Adeta nefeslerini tutarak Metin Amca’yı pürdikkat dinlemeye başlamışlar. Sözlerinin az da anlaşılır duruma gelmesi de bir mucizeymiş:
—Seni çok severdi, sen de onu severdin. O zamanlar 9 -10 aylıktın ne zaman Ekin’i görsen heyecanlandırırdım. O da seni koklar hatta elini yüzünü yalardı. Biz ne olur ne olmaz diye seni ondan uzak tutardık ama bazen de sana sokulmasına izin verirdik. Çok onurlu bir köpekti, en ufak bir şey söylersen alınırdı ama saygıda da kusur etmezdi. Ayağa kalkması seni görünce kuyruk sallaması bize olan saygısındandır.
Dinlenmek için bir an soluklanınca Metin Amca, Ekin Bey’in aklı aylar öncesine gitmiş. O gün, o parka ilk kez gitmiş. Banklardan birine oturduktan birkaç dakika sonra kocaman, kapkara bir köpek havlayarak kendisine doğru koşmuş. Ekin Bey çok korkmuş. ” Yaklaşma bana defol diye haykırmış. “ Köpek de birkaç saniye bekleyip Ekin Bey’e bakmış sonra da ağır adımlarla geldiği yere dönmüş.
Bütün bunlar olup biterken Metin Bey’in evi bayram ziyareti için gelenlerle dolmuş taşmış. Laf lafı açmış köpek konusu da arada kaynayıp gitmiş. Buraya, birkaç saatliğine gelen Ekin Bey ve ailesi, hiç kimse geçmişi deşmeyince bir hafta kadar köyde kalmışlar.
Ayrılık vakti gelince Ekin Bey “ Hoşça kal amca.” diyerek amcasının elini öpmüş, Amcası onların oraya geldiği günkünden çok çok daha iyiceymiş.
—O bahsettiğin köpek bizim Ekin olmalı demiş yeğenine. “Ne olur beni de götür bir bakayım. Ölmeden onu bir göreyim. Beni o parkın bir köşesine bir oturt, ben ona bir sesleneyim gelirse onu alıp geleyim gelmezse köyüme getir burada öleyim.”
İmam efendinin de telkini ile Ekin Bey amcasını o parka götürmeye karar vermiş. Bu arada köyde bulunan herkes de bu olayı duymuş. Hatta bazıları bazı medya kuruluşlarına durumu haber bile vermişler.
Ekin Bey ve amcası parka vardıklarında parkta yüzlerce kişi varmış. Metin Amca banklardan birine oturtulmuş. Nefesler tutulmuş, herkes susmuş. Yaşlı köpek de kalabalıktan ürkmüş parkın ücra bir köşesine sinmiş.
Metin Amca bir süre dinledikten son tüm gücünü toplayarak, yıllar evvel olduğu gibi seslenmiş köpeğine:
” Ekin, oğlum gel!”
Gözlemleyenler görmüş: Köpek irkilmiş.
“Ekiiiiin, haydi gel!”.
Köpek ayağa kalmış. Etrafına bakınmış.
Metin Amca’nın sesi iki metre öteden bile duyulmuyormuş ama köpeği heyecanlandığı aşikârmış.
— Ölmeden seni bir göreyim yavrum. Neredeysen çık gel bir.”
Köpek kendi etrafında dönmüş kulaklarını dikmiş. Kısık kısık birkaç kez havlamış sonra da kalabalığa aldırmadan koşarak Metin Amca’nın bulunduğu yere gidip bankın üzerine atlamış. Gözlerini Metin Amca’ya dikmiş.
Yaşlı adam, çok heyecanlanmış. Ellerini uzatmış:
—Ekin bu sensin! Babam adına özür dilerim senden. Hadİ gel…
Yaşlı köpek, yıllar öncesinde yaptığı gibi önce uzatılan ele patisini vermiş sonra da eskiden olduğu kendine has sesler çıkararak Metin Amca’nın yüzünü yalamaya başlamış. Bu hoş manzara oradakileri duygulandırmış, Gözlerden akan yaşlar ırmak olup parktan Metin Amca’nın köyüne yol olurken Metin Amca’nın oturduğu bank da kayık olup onları köylerine götürmüş.
İki yaşlı dost da bu moralle yaşamlarının bundan sonrasını mutluluk içerisinde geçirmişler.
Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder