11 Ekim 2011 Salı

DAYAN ve KIŞ

-Bir şey söylesen Haldun...

-Ne söyleyeyim ki Bey...

-Ne bileyim ben, söyle işte bir şeyler; bağır, çağır, hakaret et meselâ...

-Aman Bey.

-Ben sana söylememiş miydim de... Bey ben bu yolu bilmiyorum; gelin bu kışta kıyamette, bu yoldan gitmeyelim dememiş miydim de...

-(Gülümser) Olsun Bey...

-Geride dört çocuğum var benim de ( Duraksar) Dörttü değil mi?

-(Hafifçe kızararak) Öyle Bey.

Öyle mi? Ne biçim öyle deyiş o Haldun.

-...

-Yoksa gene mi?

-İstemedik ama Allah verdi Bey.

-( Sinirlenir) Oh ne alâ be. İkincide de üçüncüde de aynı şeyi söyledin sen...

-Aslında hep bir kızımız olsun istiyoruz da Bey...

-Ne iş be... Bitaraf tutturur oğlan diye, bir taraf tutturur kız diye... Evlâdın oğlanı kızı mı olur be..

( Daha da sinirlenir) Bana ne be.. Ne haliniz varsa görün... Hani besleyebil de elli tane çocuk sahibi ol, yüz tane ol, bana ne...

-...

Soğuk bir kış günü idi... K..........’ya gidiyorlardı...

Kerim Bey iyice büzüldü:
- Vallahi üşümeye başladım ben, dedi. Ve ekledi: ”İster misin bir de kar bastırsın şimd?.”

Şoförün karşılık vermemesi üzerine de sordu:

-Ne dersin çıkıp biraz yürüsek mi Haldun?
-Nereye yürüyeceğiz Bey?

-Elimiz kolumuz bağlı mı duracağız şimdi burada böyle?

-...

-...

Diyorum ki, hani, şu motora...

-Yok Bey, onu silin kafanızdan. O motordan bize hayır yok artık. Yani ben bir şey yapamam.

-(Sesini alabildiğince yükselterek) Sakin sakin konuşma öyle be adam. Kaç kere şu motoru revizyondan geçirelim demedim mi ben sana de. Bağır çağır, ağzına geleni söyle...

-...

-Hem, hem arabanın durumunu bilen sensin. Ben gitmiyorum diyecektin. Çıkmayacaktın yola.

-(Sinirlenir gibi olur) Bir kere demiştim de Bey, bir zamanlar hani, tekrar işe almanız için günlerce kapınızda nöbet tuttum...

-Tamam tamam kes...

-Geçindirmek zorunda olduğum çocuklarım var benim.

-Tamam dedik ya...

Kerim Bey, indi otomobilinden. Paltosunun düğmelerini ilikledi; yakasını kaldırdı. Ellerini cebine soktu, büzüldü...

Şoförün de indiğini görünce:

-Gene de, dedi. “Gene de her şeye rağmen gitmem diyecektin... Mademki arabanın bir halt edeceğini biliyordun ben gitmem diyecektin. Şoför ben değilim ki... Ben gideceğiz dersem bile sen gitmeyeceğiz diyecektin. İcabında, sen gideceksen gitdiyecektin.(Göz ucuyla şoförüne baktı) Al arabanı çek git diyecektin...”

Çömeldi:

-Bütün kabahat senin, dedi.

-Öyle, diye soludu şoför. Çok doğru söylediniz. Bütün kabahat bende.

-...

-...

Kalktı Kerim Bey. Ellerini arkasına koydu, dolanmaya başladı:

-Birkaç gün sonra bir de bakacaklar bir araba, yanı başında donmuş iki adam...

Durdu.

-Haldun, dedi.

Gayri ihtiyari elleriyle önünü kapadı Haldun; toparlandı:

- Buyurun Beyefendi.

-Sağ salim kurtulalım buradan, maaşına yüzde yüz zam yapacağım.

- Sağ olun Bey.

- Ciddi söylüyorum bak...

- Yeteri kadar maaş veriyorsunuz zaten sağ olun...

-Olsun... Atarsın bir köşeye.

-Allah razı olsun Bey, Allah başımızdan eksik etmesin sizi.

-...

-...

-Epeydir senin maaşını arttırmadım herhalde ben.

-Üç sene kadar oldu bey.

-O kadar oldu mu?

-...

- Ama hiç şey yapmadın...

-Yüklüce bir zam yapmıştınız o zaman Bey. Şimdi bile iyi...

-(Hatırladı, gülümsedi...) Şeye gidiyorduk o zaman değil mi? Yolda kalmıştık da kurtulalım maaşını şu kadar edeceğim demiştim...

-Söylediğiniz para büyük paraydı Bey.

-Doğrusu hiç tahmin etmemiştim ama aybaşı olup da...

-...

-Ev, köy sahibi yaptınız beni Bey; sağ olun... Hem... Sustu. Etrafına bakındı:

-Bey, dedi.
Heyecanlanmıştı
- Bey araba.
-Ne?

- Buraya doğru gelen bir araba var.

Etrafına bakındı Kerim Bey:

- Hani nerede?

- Motor sesi işitiyorum...

Kerim Bey sinirlendi:

- Motor sesi işitiyormuş, dedi. Şuna bak...

- Doğdum doğalı ben bu işin içindeyim Bey.

-Korku senin beynine vurdu galiba. Motor sesi duyuyormuş da, buraya doğru gelen bir araba varmış da...

-Etrafına bakındı:

- Başlarım şimdi senin arabandan marabandan. .Yaptığın yetmiyormuş gibi bir de...

-Araba Bey... Bakın dememiş miydim ben size...

Haldun’un işaret ettiği yere baktı Kerim Bey. Gördü arabayı.

-Allah! dedi sevinçle Allah!

Şoförünün yanına koştu:

-Hava biraz ısındı mı? Isındı mı ha?

Gayri ihtiyari güldü şoförü.

- Bilmem ki Bey, dedi.

-Bana ısındı gibi geliyor ama.

-O kadar da soğuk değildi ki Bey.

-Yok canım.

-Belki de bize öyle geldi.

- Bu hava insana dokunmaz be.

-Dokunmaz ya Bey.

-Niye korktun öyleyse ha? Korktun beni de şey yaptın. Kaldıysak kaldık yolda be...

-...

- Haldun be?

-...

- Oh be, oh be, oh!

Davrandı Kerim Bey. Yolu ortaladı. Kaldırdı ellerini havaya:

- Durun durun... Durun lütfen...

Eski model bir pikap, biraz önlerinde durdu.


***

“Öyle bir yol ayrımı ki, mecbursun
Karar vereceksin birinden birine;
Asfalt biri, pembe bulutlar üzerinde...
Çamur ötekisi, girdisi çıktısı da çok
Yetmiyormuş gibi, bir de toz duman üzerinde…”


-Çoğu zaman insan bilemiyor; veriyor bir karar uyguluyor... Sonra da düz bir yola çıkıyor ya da giriyor tozun dumanın içerisine, günlerce aylarca bazen de yıllarca uğraşıyor çıkayım diye.

Konuşkandı pikabın şoförü. Konuşmak için mevzuu bulmakta müşkülat çekmiyor, konudan konuya ustalıkla geçiyordu.

Pikap şoförünün son sözlerini pek sevmişti Haldun:

- Öyle ya, dedi. Çok doğru söyledin. Bilemiyor ki insan gün ne getirecek ya da ne götürecek.

Patronuna döndü:

-Öyle değil mi Bey?

Kerim bey dalıp gitmişti. Beyinlendi:

-Efendim, efendim Haldun. Bir şey mi söyledin?

-Seçilen yolda diyorum, refah içerisinde ilerlemekte var sıkıntıya gark olmakta.

- Yaaa,ya... Hâkikaten öyle. Öteki yoldan gitmiş olsaydık çoktan varmıştık çoktan...

- Öyle değil Bey; hayat yolunda diyorun ben.

-Nasıl yani?

- Yani...

Vazgeçti:

-Haklısınız patron, dedi.”Varırdık çoktan.”

Önüne döndü, gözünü yola dikti...

***

Vites değiştirdi pikabın şoförü. Direksiyona biraz daha sıkı sarıldı:

-Benim ağacım o,dedi. Gerçi buralarda herkes ona benim ağacım der ya.

Az evvel, aracını sağa çekip durdurmuş, ufak bir bidon suyu biraz ötelerindeki bir ağacın dibine götürüp dökmüştü.

- Allah’ın hikmetinden sual olunmuyor, dedi Haldun.

Kerim Bey, anlamlı anlamlı başını salladı.

-Ben böyle yerleri iyi bilirim bizim oralardan... dedi Haldun. Hiçbir şey yetiştiremezsiniz... Ekin bakın hemen kurur; bu topraklar böyledir. Görüyorum ekmişsiniz ama boşa. Kurumuş hepsi...

-Hepsi kurudu evet; daha doğrusu biri hariç hepsi kurudu.

-O da kurur...

-Aslında hoş bir adı varmış bu ağacın ama bir türlü aklımda tutamıyorum. Baktım olacak gibi değil ben de “dayan” ağacı dedim çıktım.

- Dayan ağacı mı?

-Beş seneden beri dayanıyor... Yaşayacağım diyor.

-Ama siz kurutacaksınız herhalde, dedi Kerim Bey. Güldü: “ Bu havada su dökülür mü ağaca?”

- Bu yoldan geçip de bu ağaca uğramayan yoktur... Hele...

Bir kamyon geçti yanlarından. Bir de jeep geçti...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder