HALYARENLİĞİ
14 Mayıs’ı 15 Mayıs’ı bağlayan gece son derece düşündürücü.
Muhtemeldir ki ekran başındaki milyonlarca insanın tüylerini diken diken etti.
Bazılarına, işte bu dedirtirken bazılarına da “Kan kanı çekiyor.” dedirtti.
Bazılarına “ İki millet bir devlet” sloganını anımsattı.
Bazılarına duygu dolu gözyaşı döktürürken bazılarına da “Ne varsa gene –gardaş-da var” dedirtti.
Eurovision şarkı yarışmasında birinci gelen Azerbaycan, finalde sahneye Türk bayrağı ile çıktı. Yarışma boyunca ellerinde Azerbaycan bayrağı ile Türk bayrağı vardı da, finalde de
ellerinde Türk bayrağı olması yaşanan güzelliği taçlandırdı.
Yaşanan bu güzellikten ve elinde Türk bayrağı ile sahneye çıkan Nigar Cemal’den çıkartmamız gerekli çok ders var…
***
Muhakkak ki her mesleğin kendine göre zorluklara vardır. Ama, öyle bir meslek var ki televizyon başında görüntüleri izlerken “bu işi yapanları eleştirirken çok acımasız olmamak gerekir belki de” dedirtiyor.
Kantarın topuzu kaçtı ise elbette eleştirilmeli ama bazen o kişileri de anlamaya çalışmak lazım.
Kim mi bunlar?
Zaman zaman televizyonlarda görüyoruz, polis ekibi kontrolde, aracın biri dur ikazına uymuyor…
Polis elbette ki “gitti ne yapalım” diyemez.
Polise yakalanmamak için son sürat “ trafiğin içinde” bir araba.
Bu kişileri yakalamak zorunda olan ve de hayatlarını riske eden ve sadece işini yapmayan polis memurları…
Her an kaçan araba ya da kendileri kaza yapabilir, masum insanların ölmesine ya da sakat kalmalarına sebep olabilirler.
Ve her şey yolunda gidiyor, Allah’ın koruması ile kaçan araba durduruluyor.
İçinden inenler zil zurna sarhoş…
Adam ya da adamlar, şimdi de araçtan inmemek için direniyorlar. Hade indiler diyelim, polis aracına binmemek için her şeyi yapıyorlar…
Ekran başındakiler için ya da olay yerinde duruma şahit olanlar için tirajı komik bir durum belki ama olayı izleyenlerden kaçı o polislerin yerinde olmak ister?
Polislik zor zanaat…
***
Bugünlerde ilköğretim 7.ve 8.sınıflarında okuyan öğrencilerin pek çoğunun elinde “ doktor raporu.”
Sınavlar yaklaştı ya…
Çocuklar, bizim ve ülkemizin geleceği. Onları sağlıklı ve de dürüst yetiştirmek lazım. Yalan söylemenin, yanlış beyanda bulunmanın etik olmadığını onlara bu yaşlarda kavratmamız lazım.
Çocuklar raporlu, okullara gelmeyen öğrenci sayısı çok Ama dershaneler tıklım tıklım dolu.
Raporun ne demek olduğu da malum.
Doktor kendince haklı.
Veli kendince haklı.
Tanıdık doktoru olmadığı için rapor alamayan veli için ne söylenebilir bilinmez?
Çocuk, bu hiç de etik değil diyecek durumda değil. Çünkü yaşı gereği rapor, işine de geliyor.
Öğretmen ve idarecilerin üzülmekten başka yapabilecekleri pek bir şey yok gibi gözüküyor.
Ağlanacak halimize gülüyoruz işte.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder