BİNDİK BİR ALAMATE…
“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” diye bir söz vardır malum.
Türkiye değişiyor.
Kimine göre doğal bir süreç.
Kimine göre bazı güçlerin kasti gayretlerinin yavaş yavaş meyvelerini toplama aşaması.
Bir zamanlar toplu taşıma araçlarında, genç biri, kendinden yaşça büyük birinin ayakta yolculuk yaparken oturmayı kendine zül sayardı.
Sonraları, yaşlı insana, hamileye yer vermemek için, onu görmemezliğe ( !) gelmeye başladı bazı genç insanlar, ya dışarıya bakar oldular ya da uyur numarası yapmaya başladılar.
Bugünlerde ( istisnalar kaideyi bozmaz) ise ihtiyar beyler ve hanımlar, hamileler ayakta yolculuk yaparlarken genç insanlar rahatlıkla, bacaklarını da aça aça, koltuklarda oturabilir duruma geldiler.
Kazara uyardınız mı da, cevaplar belli:
“ Eşitlik var”
“ Burası toplu taşıma aracı, keyfine düşkün olan, taksiye biner.
“ Sen onun avukatı mısın?”
“ İki durak sonra iniyorum zaten.”
“ Hangi çağda yaşıyoruz yaaaa’”
Neden acaba?
Aşağıdaki manzaralara son zamanlarda daha sık rastlanmıyor mu sizce?
Baba, anne, evin bir büyüğü koltuğunda oturmuş televizyon seyrediyor. Evin delikanlısı ya da genç kızı bacağında şort, ayakları çorapsız ve de ayaklarının tabanını büyüklere doğru uzatmış, gazeteye bakıyor. Bu kadar rahat…
Evdekilerden biri, televizyonlardaki “çocuklarınız rahat hareket etsin, onu yapma bunu yapmalarla onları sıkmayın” telkinlerinden fazla etkilenmediyse ” Yavrum biraz daha saygılı olsan büyüklerine ” uyarısında kazara bulunsa, cevap hazır.” Saygı bu mu ya!”
Saygı ne? Üzerinde biraz düşünülmesi gerekmiyor mu?
Cinsel espri ve küfür olmadan komedi olmaz düşüncesinde olanların hazırladıkları seyircili televizyon paradilerindeki (skeçlerindeki) , cinsel içerikli esprileri (!) seyircilerin avuçları patlayıncaya kadar kahkahalarla alkışlamaları- belki de yönetmenin yönlendirmesi ile alkışlattırılmaları- ( bunların arasında muhakkak ki anne-kız-erkek kardeş- kız kardeş-baba, beraberce izleyenlerde var) bir yana, çoluk çocuk ailece, yüzleri kızarmadan, rahatsızlık duymadan izleyen Türk seyircisinin sayısında inanılmaz bir artış yok mu? Dizilerde, yüzeysiz cinsel esprilerle bu kadar yüz göz olan genç beyinlerin yarınlarda nasıl sorunlarla karşımıza çıkacağını bilmek perşembenin gelişini çarşambadan bilmek midir?
Özellikle öğrenci ve gençlik dizilerinde, kitap okuyan, öğretmenlerine, arkadaşlarına saygı gösteren, bir öğrenciye rastlamak olanaklı mı? Örf ve adetlerimizden güzel örnekler veren, Türklük içeren, atalarımızın yaptığı güzel işleri tanıtan parçalar dizi bölümleri arasına serpiştirilmiş mi hiç? Bu dizilerde geçen “ saygı, sevgi, hak hukuk, iyi niyet, çalışmak, dürüstlük, hoş görü, kitap, sabır ” kelimelerinin toplam sayısı “ aşkım” kelimesinin, cinsel içerikli kelimelerin, onda birine, elli de birine yaklaşabiliyor mu?
Çocuğumu okuması için başka şehre göndersem mi göndermesem mi ikileminde kalan ailelerin yürekleri ağızlarına gelmiyor mu bu dizileri seyrettikçe acaba?
Sizce bir öğrencisini yanlış bir davranışından ötürü uyaran bir öğretmene o öğrencinin velisi, “ Hocam, çocuğumun onurunu kırmışsın.” diye çıkışıyor mu yoksa “Çocuğumu uyarmışsınız, sağ olun mu?” diyor. Bu eskiden nasıldı, anımsamaya çalışın bir.
Evlenme programlarına çıkan beyefendiler ya da hanımefendilerin evlenmek istedikleri
kişide aradıkları özelliklerin başında “ dürüstlük ve ahlak “ geliyor. Bir toplumda dürüstlüğün ve ahlakın aranılan bir özellik haline gelmesi o toplum için ciddi bir tehlike değil mi?
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete. Allah sonumuzu hayır getirsin…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder