FAZLA SÖZE NE HACET
Eskiden, başta padişahlar olmak üzere devlet büyükleri zaman zaman tebdili kıyafet yaparak halkın arasına karışırlarmış. Onlarla muhtelif konularda sohbet ederler, tartışırlar, fikir alış verişinde bulunurlar sözün özü halkın nabzını tutarak ülkeyi yönetmeye çalışırlarmış.
Gecekondu semtlerinde özellikle ve de köylerde, kasabalarda, başka yerlerde de tabi kapı önlerinde söyleşide bulunan, kahvehanelerde çay içip dertleşen insanlar” halkın gündemini” oluşturan insanlardır. Onların fikirleri, düşünceleri, söyledikleri yabana atılamaz. Konunun uzmanı bir hocanın, bir siyaset duayeninin saatlerce söylediğinden çıkartılabilecek sonucu çoğu zaman, birkaç cümle ile onlar söyleyiverirler. Onların söyledikleri üzerinde düşünmekte her zaman fayda olabilir.
Demokratik açılım herkesin malumu. Her gün televizyon ekranlarında tartışılıyor, konuşuluyor. Karşı görüşlüler varsa programda mesele biraz daha iyi anlaşılıyor da konuşan kişi tek ise, gerçekleri görebilen insanların bile kafasında rahatlıkıkla istifham oluşabiliyor.
Kahvehaneye giren ... Usta'nın burnundan soluduğunu gören Mükerrem Ağa, sorar:
“ Hayırdır Usta? ”
“ Ne hayrı Allah’ını seversen.”
“ Hele bir anlat.”
“ Anlatacak neyi kaldı bunun Mükerrem Ağa... Olacağı buydu işte.”
“...
“ Yahu sen daha iyi bilirsin. Eskiden böyle bir şey mi vardı?”
“ ...
“ Hangimiz hangimizin Türk mü, Kürt mü Alevi mi Sünni mi olduğunu merak ederdik.
Şehmuz, yan masada oturuyordu. İstemeden konuşulanlara kulak misafiri olmuştu. Araya girdi: “ Etmezdik. “
... Usta, çaresizlik içinde Mükerrem Ağa'ya baktı, Şehmuz'a baktı. Grupta olmayıp da kulakları orada olanlara baktı. Herkes, baklanın ağızdan çıkmak üzere anladı, sustu.
“ Arkadaşlar, buraya gelirken benim büyük oğlanın küçük oğlunu gördüm. Binalarına yeni bir komşu gelecekti, inşallah çocukları vardır oynarız diye dua ediyordu. Beni görünce her zaman olduğu gibi boynuma sarılıp elimi öptükten sonra heyecanla ve sesi titreyerek ve değişik bir bakışla ne dedi biliyor musunuz?”
Kimse, “ Ne dedi?” diye sormadı.
“ Alt komşunun kızı söyledi. Altı numaraya taşınanlar..... ‘müş.
Herkes buz kesti. Ekilen tohumlar yeşermeye mi başlıyordu? Herkes heybesindekini boşalttı, keşke yetkin kişilerden biri tebdili kıyafet orada olsaydı da onların gözü ile onlardan nelerin niçin yapıldığı konusundaki düşüncelerini öğrenseydi.
***
“ Yahu hatun, biz bu yaşa kadar bu ülkede yaşamadık mı?
“ Anlamadım?”
“ Ben geldim seksen yaşına, sen geldin altmış iki yaşına.”
“ Şükür olsun erdirene bey.”
“ İş gereği gezmediğimiz diyar da kalmadı Allah'a şükür. Doğusu, batısı, kuzeyi, güneyi, Edirne’si Hakkari’si…
“ Sayende ...”
“ Şimdiye kadar ne ben kimseyi öteledim ne kimse beni öteledi.
“ Öteleme ne?”
“ Dışlama gibi bir şey olsa gerek.”
“...
“ Bak duydun mu?
Televizyon ki konuşmacıyı işaret ediyordu...
“ Bu ülkede diye başladı gene...”
“...
“ Güzel cümleler kuracak, araya birazı gerçek birazı gerçek dışı uç örnekler serpiştirecek
Heyecanlanacak sanki herkes istiyormuş gibi “ Ben bunu bütün toplum için istiyorum” diyecek.
“ Tamam da İbrahim, söylediklerinde gerçek payı yok mu hiç?”
“ İşte şu an, zurnanın zırt dediği yer Emine...”
“ O da ne bey?”
“ Konuşmamızın en can alıcı noktası.”
“ …
“ Söylenenlerden, konuşulanlardan, anlatılanlardan senin bile, altını çizerek söylüyorum, senin bile kafan karışmaya başladı ya…”
“ Yani…
“ Allah sonumuzu hayır getirsin gayrı, konuşa konuşa düzlüğe mi çıkacağız bazılarının dediği gibi, yoksa çıkmaz bir sokağa mı gireceğiz.
“ Evet yani, hayırlısı bakalım!”
…
“ Baba.”
“ Efendim yavrum.”
“ Deminki kanalda, spiker Türk milli takımı diyordu.”
“ Eeeee…”
“ Şimdiki kanaldaki spiker de hep Türkiye milli takımı diyor.”
“ Eeee
“ İkisi arasındaki fark ne?”
Babanın başına bıçak gibi bir ağrı saplandı.
“ Şimdi” dedi. Dedi ama söyleyecekleri kelimeleri, çocuğunun anlayacağı şekilde toparlayamadı.
“ Sen ne düşünüyorsun Milli Takımız hakkında” dedi, konuyu değiştirmek için.
Çocuk, düşündüklerini heyecanla anlatmaya başladı.
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder