DOĞRU BULDUKLARIMIZI ALMAK
Bir an için gözlerimizi kapayalım. Bugün, şu ana kadar kim bilir neler yaşadık, duyduk,
İzledik, şahit olduk. Bunlardan biri ya da birkaçı üzerinde gerçek anlamda mütala yürüttük mü?
Türkiye'de elektrik kesintisinin çok olduğu yıllardan birinde Dış İşleri Bakanı ABD'ye gider. Tam asansöre binecekken ABD Bakanına elektrik kesilirse ne yapacağız anlamımda bir şeyler söyler espri yollu. Bakan, elektrikler niye kesilsin ki deyince de ülkemizdeki elektrik kesintisinden bahseder. ABD Bakanı, bizim Bakanımızdan bir süre izin alarak oradan ayrılır.
ABD Bakanı ne mi yapar? ABD Bakanı oradan ayrılarak yetkilileri arar hemen. Elektrik üretimi konusunda bilgi alır, uzun vadede elektrik üretimi konusunda bir sorunun yaşanıp yaşanmayacağını, olağanüstü bir durum ortaya çıkarsa alınacak önlemler konusunda bir çalışma olup olmadığını öğrenir.
Evet, şu ana kadar kim bilir neler yaşadık, gördük, duyduk, izledik, heyecanlandık, üzüldük de ne yaptık ya da ne yapacağız.
Mutlaka örnekleri çoktur da, yine yıllar evvel televizyonda bir program vardı. Yaşı yüze yaklaşmış mı geçmiş mi bir zencinin yaşamı anlatıyordu. Onun söylediklerinin can alıcı ayrıntılarını maddeleştirerek şöyle yazmak olanaklı:
1 - Çok yoksul bir köyde doğuyor.
2 - Amerika’ya göç ediyor, göç ettiği gün de kendi kendine bir söz veriyor, kazandığım paranın asgari şu kadarını bir köşeye koyacağım; koyuyor. Amacı, biriktirdiği para ile köyüne bir okul bir de hastane yapmak.
3 - Bir amaç için köşeye biriktirmeye başladığı paralar onu heyecanlandırıyor, ona yaşama sevinci ve azmi veriyor; onun anlatımı ile ölümcül denilen birkaç hastalığı hedef koyduğu ereğe ulaşabilmenin inancı ile yeniyor.
4 - Birkaç defa ciddi anlamda iş kazası geçiriyor, en büyük ilacı amacı oluyor; canı gidip gidip geldikçe, yaptıracağı okul ve hastane gözünün önünde canlanıyor.
5 - …
6 – 91 ya da 92 yaşında parayı tamamlıyor, köyüne dönüyor; köyüne bir okul bir de hastane yaptırıyor...
Bu iki anekdot (hikayecik) dan da çıdatılabilecek pek çok ders yok mu sizce?
Bu ana kadar pek çok kişi pek çok olay yaşadı, gördü, izledi okudu. Bazıları güldü geçti şahit olduklarına ya da yaşadıklarına, bazıları “ ateş düştüğü yeri yakar” gerçeğini kabullendi yüreği yananlar için, aynı şeyleri benim için de demesinler diye kendi durumunu değerlendirdi gerekiyorsa bazı önlemler aldı kendince. Belki biri, çöp kovasına atmak için eline aldığı salça kavanozunu yıkadı, beş on lira attı içine, gerisi de gelecek azar azar da olsa” dedi ; “ ölme eşeğim ölme” esprisi şimdiye kadar bana bir şey kazandırmadı diye düşündü ve belki de “ Neden olmasın?” diyerek heyecanlandı. Hulasa, zaman zaman da olsa kıssadan hisse çıkartmayı becerebilmek var olan bir alevin harlamasına vesile olur ki o alev iyi kullanılırsa iyi kötü kullanılırsa kötüdür, mevcut olan her şey gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder