ET ve LEVENT
Kâh yürüyorlar kâh duruyorlardı. Konuşuyorlardı:
- Ne oldu?
-Yok bir şey.
- Var var sen bozuldun bir şeye.
- Yok canım niye bozulacağım ki?
- Bozuldun,böyle değildin gelirken.
-Yok bir şey dedim ya
- Beni kandıramazsın,var bir şey.
...
- Haydi söyle
- Bir şey yok ki ne söyleyeyim.
- Uğraştırma beni
...
- Annem mi?
- Uzatma lütfen
- Tabii ya... Tahmin etmeliydim, ne söyledi?
- Saçmalıyorsun ama.
- Bakkala gittim ya, o zaman yetiştirdi değil mi?
...
- Ne söyledi?
- Bir şey mi söylemesi gerekiyordu?
...
...
- Bak kötü yemin veririm.
...
- Bizi dinlemiş değil mi?
- Ne?
-Tuncay’la konuştuklarımı dinlemiş diyorum.
- Bilirsin ki annen böyle bir şey yapmaz.
- Hem söyledi hem de “söyleme sakın”diye sıkı sıkı tembihte bulundu değil mi?
- İyice saçmaladı ama.
-Şunu kesinlikle bilmeni isterim ki abartır.”Söylediklerim kelimesi kelimesine doğrudur der ama değildir.”
...
- Mevzu kazıktan açılmıştı.
- Boş ver istersen ha.
- Yooo,boş ver olmaz. Konunun aslını bilmelisin ki bana hak veresin.
.......
- Evet evet kazıktan bahsediyorduk o ara. Kazıktan mazıktan söz ederken, Tuncay,bir aralık:”Bana öyle bir kazık attı ki dedi senin için.
- Benim için? Tuncay dedi ha? Ne kazığı atmışım ben ona?
- Bende yalan yok O öyle söyleyince bende,atar dedim.
...
-Buna mı bozuldun?
-Söyler misin bana lütfen, ne kazığı atmışım ben ona?
-Ne bileyim canım işte, sizin bir ev işi mi varmış ne ...
- Bizim bir ev işimiz falan yoktu ama, onunkinden bahsediyorsan o başka.
- Ha işte
...
- Sözde seni anlar diye götürmüş ya, götürmüş de baktırmış ya.
- Ne olmuş o eve?
- Hiiiiiiç...
- Ne demek hiiiiiç?
- Bilmiyormuş gibi “Ne olmuş o eve?” diye soruyorsan da.
- Ne demek istiyorsun sen?
...
- Eve baktıktan sonra,” Bu ev sana yaramaz Tuncay “demedin mi?
- Bu paraya bu ev pahalı dedim. Bu parayla daha iyi bir ev alabilirsin dedim.
- Ona gelince pahalı sana gelince ucuz ha
- Anlamadım
- Neyse bunu boş ver de şimdi sen, neye bozuldun onu söyle sen bana.
- Ne demek ona gelince pahalı da sana gelince ucuz?
-Takma kafana...Ayıp da olsa, olur böyle şeyler her zaman. .Olmasa iyi olur tabii ama oluyor
işte.
-Açık konuştuğumu bilirsin, onun için de bu şekilde konuştuğuma bozulmamışsındır
herhalde.
-Yani şimdi o evi ben mi almışım?
- Olur böyle şeyler dedim ya.
- Peki niye taşınmıyorum o zaman? Niye boşu boşuna elin evine o kadar para veriyorum?
- Sorduğun soruya bak, soğusun arası diye bekliyorsun.
- Delisiniz siz be...
- İnan şikayet olsun diye söylemedi, aklına kötü bir şey gelmesin ha.
...-
- Bilirsin o böyle şeyler önem vermez.
-Tamam tamam kapatalım konuyu. Ne söylesem boş şimdi.
- Zaten ben de öyle söyledim.”Ne dersek diyelim boşa artık,onun için kapatalım konuyu
Tuncay.”dedim.”Ne de olsa arkadaşımızdır , hakkında ileri geri konuşmak,hele hele gıyabında
konuşmak hiç de doğru değil.”
...
...
-Fakat o ara ne oldu bilmem bırak o ....... dedim
-...
-Buna mı bozuldun yoksa?
-Yok canım
- Peki neden sesini yükseltiyorsun?
- Sesimi falan yükselttiğim yok benim
- Çocuk mu kandırıyorsun?
...
- Sesini falan yükselttiği yokmuş...
...
...
...
Ne zaman size gitmek için beraber çıksak,son zamanlarda yani,”Önce anneme uğrayalım”
dersin;bende olmaz demem değil mi?
- Ne yapalım yani kadıncağız merak ediyor, hanım da burada olmayınca aç kalacak sanıyor beni . İşten çıkınca kendisine uğramam için ant veriyor, fena da olmuyor ama değil mi? Yoksa buna mı bozuluyorsun diyeceğim ama şimdiye kadar bir şey söylemedin.
-Ve sen her zaman daha kapıda...
...
- Sahi bir türlü aklım almıyor, niye öyle söylüyorsun?
- Ne söylüyorum?
- Anneciğim,işten çıkınca şöyle güzel tarafından bir kaç kilo kuzu eti alayım sana diye düşünüyordum ama unuttum ;neyse bir dahaki sefere getiririm de, sen de güzel bir yufka yaparsın,yeriz ertesi gün beraber.
...
- Şikayette bulundu ,böyle böyle dedi de almıyor dedi ha?
- Hayır efendim şikayette falan bulunmadı, bulunmadı ama benim dikkatimi çekti işte.
...
- Kadıncağız diyor mu ki sana bir dahaki sefere bana gelirken kuzu eti al diye?
- Ne diyorsun sen be?
...
- Diyor diyor da almıyor diye şikayet etti ha
- Değil dedim ya
- Paran var mı diye sordun mu?
...
- Benim için değil, onun için diyorum.
- Ben ne diyorum sen ne diyorsun
- Canı kuzu eti istiyorsa gitsin alsın efendim.
- Bağırma!
- Ona verdiğim para ile birkaç kilo değil yüz kilo kuzu eti alınır.
- Saçmalıyorsun ama.
- Diyormuşuz da almıyormuşuz ha, lafa bakın be...
O andan sonra sustular; varacakları yere varıncaya kadar konuşmadılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder