8 Eylül 2009 Salı

FERHAT



Tarih 27 Aralık'tı. Yıl 1980 de olabilir, 2003 de, 1998 de... 2009 da ..11 'de. Saat de 7.30 falandı.
Rahim Bey az evvelki soruya karşılık verdi:
Efendim.
Yeni gelen komşu diyorum. Ne iş yapar ki?
Evleri şehir dışında idi. Bir gün Suavi Bey'in bir gün de Rahim Bey'in arabası ile şehirdeki
işlerine gidiyorlardı. Bazen de bir hafta onun arabası ile bir hafta ötekinin arabası ile... Üç hafta
evvelsine kadar Ayla Hanım da ortaktı onlara , ama o geçen hafta İzmir'e taşınmıştı.
Akay'da bir kez daha trafik tıkandı.
Yeni gelen komşu hangisi?
Hangisi mi? Birkaç kişi mi geldi ki?
Kornalar çalmaya başlayınca gayriihtiyari vitesi bire aldı Rahim Bey. Öndeki araçlar bir
metre kadar ileri gitmişti, o da öndekilere yanaştırdı aracını söylenerek,” Yarım metre yürüsen
ne olacak yürümesen ne olacak. Ne tip insanlar var hemen dat, dat, dat... “
Hayır, yok benim bildiğim kadarıyla kimse gelmedi de son zamanlarda.
Kimse gelmedi mi?
Ramazan ayıydı ama çıkardı bir sigara yaktı.
Sen oruçsun ama; rahatsız olmazsın değil mi.
Yok yok, bak keyfine sen.
Biliyorsun bu meredi, içmeden duramıyorum.
Açıklama niye yapıyorsun ki?
Oruç vesilesi ile bırakayım diyorum ama olmuyor.

Sigaradan bir duman çekti, camı aralayıp dışarı attı. Arkadaşının, şaşkın bakışını görünce,
belki de ona öyle geldi,
Bu sokaklara izmarit atılır dostum, dedi. Sigara da atılır, balgam da atılır, o da atılır
bu da atılır.
- …
Belediyeler ne zaman ki sokakları” bal dök yalaya çevirir, o zaman hiçbir şey atılmaz.”

Bir yerde okumuştum, adını unuttuğum o ülkeye gitmiş, elimdeki kağıdı on beş dakika elimde tuttum da yere atamadım, diyor adam.

O kadar temiz yani.
Evet da, herkes atarsa yere bir şeyler daha da kirli olmaz mı her yan?
Geç bunları...
Havasında değildi. Düşündüğünü söyleyip konuyu uzatmak istemedi.
Kızılay istikametindeki yolda trafik açıktı. Trafik polisi ısrarlı bir şekilde “ geç, geç” diye işaret ediyordu eliyle.
Rahim Bey, gaza biraz daha bastı.
Sende mi tanımıyorsun?
Kimi?
Kimi? Kimden bahsediyoruz ? Yeni taşınandan?
Yeni taşınan?...
Kaç gündür hem gelirken hem giderken karşılaşıyorum kapıda.
- …
- Merhaba diyor sağ olsun, günaydın diyor. İyi akşamlar diyor. Diyor da kimsin diye sormadım işte. Kılık kıyafetinden çıkartabildiğim kadarıyla ya milletvekili ya da iyi bir yerde iyi bir koltuk sahibi ha?
- Milletvekili... Bakanlığı oynuyor.
- Ne diyorsun!
- Halkın içinden gelmiş.
- Adı ne?
- Adını hatırlamıyorum şu anda da, Başbakanın danışmanı aynı zamanda.
- …
- Vay be !
Daha fazla kendini tutamadı. Kahkahalarla gülmeye başladı Rahim Bey.
- Yahu sen Ferhat'tan bahsediyorsun. Bizim yeni bina sorumlusu o.
- Bizim yeni bina sorumlusu mu?
- Yaaaa, ne sandın. İlahi dostum.
- Bulma Allah'ını seversen benim ile kafayı.
- Yeminle.
- Saçı biraz az. Ondan bahsediyoruz.
- Arkaya doğru tarıyor.
-Evet.
- Tamam işte. Bak adını da hatırladım. Ferhat.
- Bizim yeni yardımcımız diyorsun yani.
- Mübarek günde yemin ettirip durma bana. Görüşmeyi yönetici ile beraber yaptık Gazeteye ilan vermiştik ya, gelenlerden biriydi.
- Vay be... Rüyamda görsem inanmam.
- Ama bina bayağı değişti değil mi. Ama tek tek kapıları çalıp kendini tanıttı da herhalde siz evde değildiniz.
- Öyle olsa gerek de. Vallahi, kılık kıyafetiyle bizi pazara götürse satar. Doğru söylüyorsan tabi..
- Ama bak doğruysa doğruysa deyip diyorsun, kırılıyorum.
- Alınma hemen, çok şaşırdım da.
- Ne var bunda bu kadar şey olacak?Kapıcı şık giyinemez mi?
- Elbette öyle değil de.
Araçlar hareket etti. Yarım dakika kadar sonra da trafik beklenmeyecek kadar açıldı. Araçların süratları arttı.
Rahim Bey:
- Kılık kıyafet ne kadar değiştiriyor insanı değil mi? Dedi. Sohbet devam etsin diye sormuştu, öyle olduğunu zaten biliyordu. Alacağı cevabı da.
Beklediği cevap gelmedi:
- N e bileyim, adamı hep öyle görüyorum.
- Servis yaparken ya da temizlikte öyle değili.
- Çok mu şey, yani.
- Hayır hayır. Çok temiz, düzgün. Traşlı. Ter kokusuz.
İş yerlerine gelmişlerdi. Suavi Bey:
- Dur, dedi. Park kapısını açayım.
Hemen arabadan indi, park kapısını açtı. Aklı hala Kapıcı Ferhat'ta idi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder